28 Temmuz 2009 Salı

"Abdestimiz alınmış" deyimi ne demek ister?

ABDESTİMİZ ALINMIŞ

ne anlama gelmektedir?

Değerli arkadaşlar; bu söz alevilikte çok sık kullanılan bir deyimdir. Bazen shbetlerimizde bu deyimi duymuş olduğunuzu tahmin etmekteyim. İlk anda insanda biraz abartılı ve inandırıcı olmayan bir his uyandırmaktadır. Ancak biraz detaylara girince ne demek isteğinini daha iyi anlayacağınızı umut ediyorum.

Öncelikle abdestin sözlük anlamınar bakarak ne anlam ifade ettiğine bakmalıyız. Abdest kelimesi farsça kökenlidir. İki ayrı kelimeden meydana gelmektedir. Bunlar sırasıyla;

AB, sözlük anlamı olarak su demektir. DEST’in ise, sözlükte iki ayrı anlamı var.

1-El anlamında,

2-Bir topluluğun en saygın yeri anlamlarını taşımaktadır.

Abdestin birleşik haldeki sözlük anlamı ise iki anlam taşımaktadır.

1-Namaz kılmaya başlamadan önce vücudun belli yerlerini din kurallarına göre yıkama.

2-El yıkama suyu.

Abdestin sözlük anlamlarından sonra abdest almayla insanların ibadetlerine başlamadan önce bedenlerinin dışını temizlemeleri gerektiği anlatılmak isteniyor. Bize göre bunun iki anlamı vardır.

1- Zahiri (görünen-dışsal)

2- Batini (görünmeyen-İçsel) anlamlarıdır.

Bütün inançlarda abdestin bu iki anlamı da bilinmesine rağmen bazı inanç gruplarında çoğunlukla abdestin zahiri (dışsal/görünen) kısmı daha öne çıkarılmıştır. Ancak Alevilikte abdestin zahiri (görünen/ dışsal) yönü ile birlikte Batini (içsel/görünmeyen) kısmı da çok önemlidir. Esas abdestin anlamı orada gizlidir ve o yüzden de önemi bir kat daha artmaktadır. Tabii ki sadece ibadete başlamadan önce bedenin temizlenmesi değil her zaman temiz olması da önemlidir.

Hz.Peygamber (s.a.v.) “Temizlik imandan gelir” sözüyle de imanın en önemli kısmının temizlik den geçtiğini işaret etmiştir. Ama hangi temizliği işaret etmektedir. Bize göre beden temizliği olduğu kadar en önemlisi iç beden, gönül, ruh temizliğini işaret etmektedir. Alevileri işte dış bedensel temizliklerine önem (ibadete-ceme başlamadan önce) verdikleri gibi en önemlisi olan, ruh temizliğine, abdestine daha çok önem verirler. Bunu da inançları gereği ibadetlerinin dışında da yerine getirmeye gayret ederler. Beden temizliği sadece belli inanç grubundaki insanlara ait değil, aksine bütün inanç gruplarındaki insanlar tarafından da bedensel temizliğe önem verilir.

İbadete başlamadan önce bedenin dışı temizlenerek, ibadet esnasında ibadette bulunan diğer insanların iğrendirilmemesi, hoş olmayan kokularla, insanların akıllarının ibadetten alıkonulmaması gerekir. Bunun içinde ibadete gidilirken bedenin dışı suyla yıkanarak abdest alınıp güzel, temiz giysilerimizi de giyerek ibadet etmek üzere hazırlanmış olmalıyız. Kuran’ın Araf suresinin 31.ayetinde Tanrı “Ey Ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın” demiştir. Yine Alevilikte ki dört kapı, Kırk makamının, ilki olan Şeriat kapısının on makamından biri de “temiz giyinmektir.” demek ki ibadete gelen kişi buna uymak zorundadır.

Bu alınan abdest zahiridir, ama Hakk’a ulaşmak için ibadete hazırlanmanın ilk aşamasından olan zahiri olarak bedenin dış temizliğini sağlamak yeterli midir acaba? Hayır, zahirilikten, çok Batini yönüyle Ruhun abdestinin de alınması gerekir ki Hakk’a yakınlaşmanın yoluna girebilelim. Abdestin bir şeriat yönü, bir de Tarikat yönü vardır. Tarikat yani batini yönünden bahsedersek alınmış abdestimizin sözü biraz daha anlaşılacağını zannediyorum. Alevi inancında, Allah insanda tecelli etmiştir. Yani insanın özünde Tanrı vardır. İnsan Yaratanın en öz, en saf parçasıdır. Bu durumda insan dış yani zahiri bedenini şeriat’a göre temizlerse sadece dış bedenini temizlemiş olacaktır.

Vücut dediğimiz beden yok olucudur, ölümlüdür, hâlbuki Allah’ın parçası, özünden olan ve ölümsüz olan asıl kalıcı olan Ruh’tur. Bu durumda içsel yani batini olan Ruhun abdesti daha önemli değil midir? Düşünün bir kere ölümlü-yok olucu olan dış bedeni suyla temizliyoruz. Ama asıl öz olan, Allah’ın evi olan insanın Kâbe’si, secdegahı ve ölümsüz olan Ruhu kirli bırakırsak bu nasıl temizlik olur. Beyt-ül mamur dediğimiz gönül evinin temizliği, ölümsüz olan Ruh temizliği, abdestinden daha önemli değildir. Alevilikte ruh temizliği dış beden temizliği kadar hatta ondan çok daha önemlidir. Bir şeyin dışını temizleyip içini pis bırakmak o şeyin temiz olduğunu göstermez, ispatlamaz. İşte insanların asıl anlayıp, kavraması gereken budur. Eğer bunu anlayıp, kavrayamaz ve işin bu boyutunu yerine getiremezlerse, ne aldıkları abdestle ne de yaptıkları ibadetle Hakk’a ulaşamazlar. Aldıkları abdest ve yaptıkları ibadet zahiri olur ve şekilcilikte kalır. Bununla da yetinerek ömürleri boyunca ibadet yaptıklarını zannederler. İnsanlar yanlış yollardan giderek, her türlü haksızlıkları yaparak, ahlaksızlığa, zinaya, harama daha doğrusu bütün kötülükleri yapan bir insan, ne kadar dış beden temizliği yaparak, abdest alarak temizlenebilir? Tanrı’ya yakınlaşabilir mi? Bize göre hayır; bunları yapan bir kimse halkın ve Hakk’ın huzurunda temizlenmiş ve temiz sayılabilir mi? Sayılmaz, ibadeti de kabul olabilir mi? Yaratan bilir ama ne Hakk’ın ne de halkın huzurunda kabul görmez ve geçerli olamaz. Peki, Ruh, iç beden abdesti nasıl olacak, Tanrı’nın evi olan, gönül Kâbe’sini, binasını nasıl temizlemeliyiz sadece ibadette, sadece Allah’a yöneldiğimiz zaman mı yapmalıyız?

Her dinin amacı insanları kötülüklerden arındırıp, iyi ahlakla donatıp ahlaklı insan yapmaktır. Alevi inancında dört kapı, kırk makam vardır. Aleviler Kuran’ı zahiri olarak değil, batini kısmıyla ilgilenir. İnancında da zahirilikten çok batinilik vardır. Bilindiği gibi Kuran’ın bir muhkem, bir de müteşabih ayetleri vardır. İşte ayrılık bu müteşabih ayetlerin yorumlayarak, yaşamlarına uyarlamasında ortaya çıkar. Hepinizin bildiği gibi dört kapı Şeriat, Tarikat; Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Bu kapılar Yunus suresinin 57. ayetinde belirtilmektedir. Mealen “Ey insanlar işte size rabbinizden bir öğüt (Şeriat), gönüller derdine bir şifa (Tarikat), inananlara bir kılavuz (Marifet) ve bir rahmet (Hakikat) geldi”. Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli de tarikattan bahseder. Nedir bu tarikat, tarikat İslam tasavvufunun pratik yönüdür, dört kapı, kırk makamdır.

İbadete giderken dış bedenin suyla temizlenerek abdest alınması şeriatta olmaktadır ve zahiridir. Batini olarak iç bedenin, Ruhun; özün abdesti ise; hem normal yaşamda, hem de inançsal yaşamda, ibadette alınması gereken şu olmalıdır. Önce insanı sevmeli, düşmanı dahi olsa insanı sevmeli, hatta bütün yaratılanı, yaratılmıştan ötürü sevmeli, iyi ahlaklı olmalı, nefsini, gönlünü her türlü kötülükten arındırmalıdır. Yani nefsinden, gönlünden kini, kibiri, haseti, adaveti, şehveti, gıybeti, riyayı, kıskançlıkları, buğzu, tamahı, yalanı daha doğrusu bütün kötülüklerden temizlemektir. Bütün bu tür kötülükleri, kalbimizden atarak saflaşarak temizlenmektir. Yani ruhsal bedenimizi arındırmaktır, alçakgönüllü, mütevazi olmak, Turab-toprak olmaktır.

Ruha aynı zamanda can denilir, ama canın içinde bir sır saklıdır ki ona da canan denir. Canan sadece sevgilinin makamı değil kendisidir de, o halde canana ulaşmak için canı, dolayısıyla da ruhu da temizlemek yani demin saydığımız kötülüklerden temizleyerek abdestini aldırmamız gerekir. Kuran’ın Şems suresinin 9-10. ayetlerinde nefis ile ilgili olarak yüce Yaratan şöyle diyor. “Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen ise ziyan etmiştir.” Yine Yusuf suresinin 53.ayetinde “Nefsimi ak-pak gösteremem. Çünkü nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder.” İşte asıl önemli olan nefsin temizliği, abdesti; nefsin emrettiği kötülüklerden uzak kalmak, nefsin isteklerini, arzularını yerine getirmeyerek, nefsin kötülük olan emirlerini yerine getirmeyerek, nefsi kötülüklerden temizleyerek, nefsin abdestini aldırmaktır. Hz.Peygamber (s.a.v.) buyurur ki “Nefsini bilen Rabbini bilir” sözleri nefsimizi temizlememiz yönündeki en doğru yolu göstermektedir. Alevi inancıda Bâtıni olarak tarikatta alınan abdest ise bir Hak, Muhammed, Ali ve Ehli beyt ile on iki İmam yoluna girerken ibadete (ceme) başlamadan önce topluluk önünde bu yola girmek ve yolun kurallarına uymak için ikrar (söz) vermektir. Başka bir deyişle Ele, Dile, Bele sahip olmak, ahlaklı olmak Bed-nefsi (Şeytani nefsi) terbiye ederek doğru yola (Hak yoluna) hizmet etmektir. En önemli savaş da budur. Hatta Hz. Peygamber (s.a.v.) Uhut savaşından sonra; “Küçük savaşları kazandık, sıra büyük savaşlarda” diye buyurunca sorarlar.

-Ya Muhammed! Uhut cenginden büyük olan savaş da nedir?

-Nefsimizdir. İşte ona karşı vereceğiz der.

Yani Cihad-ı Ekber en büyük savaştır.


Diğer bir deyişle Edeb’li olmaktır. Tarikat yoluna girerken kişi yaptığı her şey için tövbe eder, bundan dolayı da Allah’a ikrar vermiş olur. Yaratanın yazılı Kelamı olan Kuran’ın Tahrim suresinin 8.ayetinde buyurduğu gibi “Ey insanlar yapmış olduğunuz suçlardan bir daha yapmamak kaydıyla tevbe ediniz” Bunun yani Allah’a verdiği ikrar abdestinin bozulması ise kişi gönlünden Allah’ı çıkarıp yerine hava ve heves girerse o abdest bozulmuştur, bunu da su ile temizlemek mümkün değildir. Tarikat abdesti bir de dört canın bir araya gelip de hem Allah’a hem de birbirlerine verdikleri, Musahiplik kavlindeki ikrardır. Tarikattaki temizlik, abdest iç temizliktir, nefsi temizliktir, öze önem vermektir. Şeriattaki abdest bozulursa suyla yeniden temizlenerek abdest alınır. Ama tarikattaki abdest bozulursa bunu suyla temizleyemeyiz.

Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli buyurur ki; “Eliniz ayağınız kirli idi yıkayıp temizlediniz. Yüreğinizdeki kini, kibiri, hasetliği, şehveti su ile nasıl temizleyeceksiniz.” Yine devamla; “Şu şişeyi görüyor musunuz? İnsan bir şişeye benzer; bu şişenin içi pislikle doluysa bunun ağzını kapatıpta çeşmenin altında yüzlerce kere yıkasanız da bu temiz olamaz, yapılacak iş nedir? Bunun kapağını açmak, pisliği dökmek, şişenin içini yıkadıktan sonra da dışını yıkamaktır.” der ve devamla “Ey ki sen! Daima tövbecisin, ne vakit bu tövbenden, tövbe edeceksin onu söyle” Her türlü ahlaksızlığa, harama açık olan bir insanın temizliğinden bahsedebilir miyiz? Önemli olan ruh ve ahlak temizliğidir. Gerçek abdest; yıkandım, temizlendim, doğruluğu nefsimde özümsedim, hırsı, kıskançlığı, yalanı, şerri, buğzu, şirkten, tamahtan arındım, kalbim sıhhati, bedenim rahatı buldu ve ruhum nura kavuştu diyebilmektir.

Bundan da anlaşıldığı gibi tarikat abdesti ruh ve gönül temizliğidir. Yine Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli buyurur ki: “Su hem arıdır, hem arıtıcıdır. Su arifler makamıdır.” Temiz su her hangi bir kaba girerse, o kap suya döner, pisliği dışarıda bırakır. Kendisini arıtamayanın, başkasını arıtamaz. Şeriatta elbise ve ten kirlenirse su temizler. Ariflerde su ile ten temizlenmez. Çünkü yıkayıcı arınmayınca, yıkadığı da arınmaz temizlenmez” İnsan gerek ki suya, su gerek ki abdeste, abdest gerek ki namaza, namaz gerek ki Allah’a yarasın. Öyleyse arif olanın içinde şeytani fiiller olmamalıdır. Adem pis olamaz, pis olanı da su temiz edemez. Asıl abdest, Alevilerin abdest esası budur.Yani Allah’a muhabbet, sevgi arttı mı, hüzünde artar. Gözyaşıyla içimiz yıkanır, temizlenir. Hüzün bizi Allah’a yaklaştırır. Nefsimizi, özümüzü bütün kötülüklerden temizleyerek, Yaratanın evi olan kalbimizi, gönlümüzü, temizleyerek onu orada mihman etmektir. İşte abdestimiz alınmıştır derken şeriatta aldığımız abdest değil, Allah’a verdiğimiz ikrardan, Hak, Muhammed, Ali ve Ehli beyit ile on iki imam yoluna girip, onun yani tarikatın hem inançsal hem de normal yaşantımız da kurallarını uygulayacağımız konusunda verdiğimiz ikrardır, işte aldığımız abdestimiz budur. Kişi kendinden sorumludur, kimse kimseden sorumlu değildir. Sadece musahipler hariç onlar birbirlerinden ve her şeyleri ile sorumludurlar. Kuran’daki ayette de buyrulduğu gibi “Herkes kendi günahından sorumludur. Kimse bir başkasının günahından sorumlu değildir” Buna göre de herkesin aldığı abdest kendisine aittir. Kimsenin abdestini kimse almaz. Yola girerken abdest kişiye mahsustur. Alevilikte musahiplik kurumu olduğundan, bunların aldıkları tarikat abdestinden dolayı musahipler birbirine bağlıdır. İşte geçmişte bu kurum çok sıkı bir şekilde uygulanıp denetlendiğinden, herkesin çoğunlukla musahip olmasından dolayı bizim abdestimiz alınmıştır denilmiş olabilir. Zamanımızda az da olsa musahiplik kurumu çalışmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder